21 Temmuz 2014 Pazartesi

Biraz tatil :)

Önce sevdiklerimi ziyaret etmenin, onlarla zamanı anlamlı kılmanın
ve sonrasında maviye iz sürmenin heyecanını yaşamak..
Sonunda çıkıyorum tatile..
Yeni günü yollarda, uzaklarda karşılamak,
Yeşile, maviye sığınmak,
Onların içinde kaybolmak..
Yolculukların benliğime uzaktan bakma olanağı sunan
enginliğine karışmak..
Günlerin nazlanarak geçişine doymak..
Deniz çağırıyor beni, duyuyorum..
Mavi,
daha çok mavi..
Anılar toplayıp yeniden burada sizlerle paylaşmak..
Kendinize ve sevdiklerinize iyi bakın.
Sizleri çok özleyeceğim..
Dönünce büyük bir heyecanla kucaklayacağım hepinizi :))


Peggy Lee, Joan Baez, Chris de Burgh, Zaz, Johnny Cash, Cat Power şarkıları fonunda gezmek..

İşte benim tatil senfonim :)
Şimdi susuyorum, gelince anlatacağım..

17 Temmuz 2014 Perşembe

♥ Her bir renk'ten damladı bir renk ♥


"Bir yıldızda yaşayan çiçeği seversen, geceleri gökyüzüne bakmak güzel gelir. Bütün yıldızlar çiçeğe durur." K. Prens

Her şey, bir yıldızdaki çiçeği sevmekle başlayabilir. Bütün yıldızlar sana ışıltısını yaymaktan yorulmayabilir. Yeter ki kaybetme, tüm güzel başlangıçlara kapı açan o sevgiyi..

Rüzgarın gücüne karşı koyabilirsin inan. Pencereyi açtığında odana yayılan rüzgarın yönünü değiştirebilirsin. Kilometreleri aşan sevgilerin, yollarını aydınlatan umutların gücü ile her şeye karşı koyabilirsin..

Küçük Prens'i sevdiğimi bilirsin sen, küçük mutlulukların gövdesinde hayata gülümsemeyi sevdiğimi de..
' Farklı coğrafyalarda yetişmiş olsak da aynı çiçeğin tohumlarıyız biz, iki kardeşin çocuklarıyız... '
Öyle söylemiştin blogunda  canım herbir rengim...

Herbir renk..O benim en değerli blog arkadaşlarımdan biri. Küçük Umut, dünyaya gelince bloguna yazamadı. Uzak kaldı buralardan ama hep ses verdi bana. Bugün de çok güzel bir sürpriz yaptı. Çok güzel kitaplar ve Umut'un doğum hatırasından bir hatırayı içten notlarıyla gönderdi. Çok mutlu oldum.. Çok teşekkür ederim..

Haftada bir kere de olsa bloguna yazmanı güzel film, kitap önerilerini ve hayatla ilgili anılarını paylaşmanı çok çok istiyorum. İyi ki varsın güzel arkadaşım...
                                                                       
                                                                UMUT
Bütün iyi kitapların sonunda
bütün gündüzlerin,
bütün gecelerin sonunda
meltemi senden esen
soluğu sende olan,
yeni bir başlangıç vardır..

Parmağını sürsen elmaya,
rengini anlarsın..
gözünle görsen elmayı,
sesini duyarsın..
onu işitsen, yuvarlağı sende kalır
her başlangıçta yeni bir anlam vardır.

Nedensiz bir çocuk ağlaması bile,
çok sonraki bir gülüşün başlangıcıdır...

Edip Cansever

15 Temmuz 2014 Salı

Gülce ile :)


Bugün önce kum boyadan arı maya yaptık.


Sonra tatil öncesi alış veriş yapalım dedik, çarşıya çıktık. Bayram için daha önce ayakkabı almıştım Gülce'ye. Bu sefer her çıktığımızda ayakkabı almaya başladık :) Barbie'nin bir sandaletini, bir de babetini aldık. Evden atmak için, bir yandan fazla, kullanılmayan eşyaları elimde büyük çöp torbası ile gezerek topluyorum. Bir yandan da attıklarımın yerine yenilerini alıyorum. Sevgili Viva minimalist yaklaşımı yazmıştı bu postta. Ben de onun vesilesiyle evi biraz fazlalıklardan kurtarayım dedim. Ancak topla, at, hemen yerine yenisini al yaklaşımı ile benden minimalist olmaz anladım :)


Gülce'ye miki fare kulaklı taç aldım. Büyük bir heyecanla taktı. Anne sen de kafana tak dedi durmadan :) Bütün mağazalarda bana ne giysem yakışır oynadık. Şapkaları takıp takıp birbirimize güldük. Her çarşıya çıktığımızda en sevdiğim kitapçıya gidelimm diye söylenir. Ada kitabevi çalışanları ve kitapları ile pek samimi. Bu durum beni çok mutlu ediyor. Güzel kitaplar aldık.

12 Temmuz 2014 Cumartesi

Kelimeler Şehri - Alberto Manguel

 

“Belli koşullar altında, hikâyeler bize yardımcı olabilirler. Kimi zaman bizi iyileştirebilir, aydınlatabilir ve yol gösterebilirler. Her şeyden önce, bize halimizi hatırlatabilir, şeylerin yüzeysel suretini yarıp geçebilir ve altında yatan akımların ve derinliklerin farkına varmamızı sağlayabilirler. Hikâyeler bilincimizi besleyebilir ve dolayısıyla kim olduğumuzu değilse bile en azından olduğumuzu bilme yetisine, bir başkasının sesiyle yüzleşmenin getirdiği temel bir farkındalığa yol açabilirler.” 

Kelimeler Şehri, Kassandra'nın sesi, Gılgamış Tabletleri, Babil'in Tuğlaları, Don Quitoje'nin Kitapları, Hal'in Ekranı şeklinde adlandırılmış beş bölümden oluşmuş bir deneme kitabıdır.

Manguel bu kitapta dünya üzerinde bir arada yaşamamızın nasıl mümkün olacağını, dilin bizi tanımalama yetisini ve edebiyatın gücünü sorguluyor. Toplumlar, kültürler arasında giderek artan tahammülsüzlüğe edebiyat büyütecinden bakıyor ve sorularının yanıtlarını en iyi hikayelerin vereceğini ifade ediyor. Ona göre hikayeler, insanlığı ortak paydada toplayan, önemli değerleri yansıtan en iyi araçtır. İnsan evvela tarihten bugüne ulaşmış, kült hale dönüşmüş hikayeleri, efsaneleri araştırmalıdır. Mesela Gılgamış'ı, Don Quiteje'yi, Babil Kulesi'ni..

Kitaba hakim olan düşünceler, bir çok edebi eserin önemli mesajları ile çeşitlendirilmiş ve sağlam belgelerle çerçevelenmiştir. Mitolojiden alıntılarla günümüzdeki olaylar arasında bağ kurmaya çalışılmıştır. Bunların yanında günümüzde popülerliği yüksek, fast-food kitaplara karşı eleştiriye de yer verilmiştir eserde. Günümüz yayımcılık endüstrisi, engin ve derin kitapları okumayı teşvik etmek yerine; tek boyutlu nesneler, yüzeyden ibaret olan, okura keşif imkanı tanımayan kitaplar yaratmaktadır. O kitaplarda, kısa betimlemeler, televizyon dizilerinden kopyalanmış diyaloglar, tanıdık marka isimleri, çetrefilliğe izin vermeyen belli türden konforlu okumalara alıştırma söz konusudur. Kelimeler Şehri, buna benzer yaşamla ilgili, yazı ile ilgili çarpıcı gerçekleri ve tespitleri çok iyi bir şekilde aktarmıştır.

Hikayelerin, istismara uğramış bir dünyada, kim olduğumuzu anlatan; konforlu, mutlu  bir sona  gereksinim duymaksızın, bize bir arada yaşamda kalmanın yollarını sunan bir geleceği getirebileceğini anımsatan, düşünce boyutunuzu açan bir kitap.


10 Temmuz 2014 Perşembe

Tatilde çocukla yapılabilecek aktiviteler

Ramazan dolayısıyla tatile henüz çıkamadık. Evde kızımla her gün değişik aktiviteler yapmaya çalışıyorum. Şimdiye kadar yaptığımız aktiviteleri yazacağım bugün. Belki bir fikir olur size de :)


Hayvan çerçeveleme. 
Herhangi bir hayvanın çıktısını alıyoruz, delgeçle belirli aralıklarla minik boşluklar oluşturuyoruz.
İpi bir alttan, bir üstten geçiriyoruz. Bu da bir montessori etkinliği :)


Sayıların karşılıklarını kürdanla tamamlama. 
Sayılara göre kürdanları kuzunuz yerleştiriyor. 
Rakamları yazdığım ahşap kap ksilofonun altıydı, oyuncak sepetindeki oyuncaklardan faydalanıp materyalinizi kendiniz oluşturabilirsiniz.

Renk uygunluğu. 
Renklere uygun kartonlara aynı renkteki mandalı takıyor.


Klasik bir montessori etkinliği daha. 
Sünger yardımıyla bir kaptan bir kaba su aktarma.


Çorap eşleştirme. 
Karışık olarak yerleştirmiş sepetten çorapların eşini bulmaca. 


Tahılları, çerezleri gruplandırma.


Lastiklerle geometrik şekiller oluşturma.


Merak ettiği, sorduğu sesleri hissettirme.


Rakamları tanıma, yazma.


Düğüm atma ve bağlama egzersizleri.


İngilizce posterlerle farklı kavramları öğrenme, tekrar etme. 

9 Temmuz 2014 Çarşamba

Öyle bir gece


Dışarıda açılan bir iftar. Sonra da Çifte Mağara'da rüzgarın yüzünü okşadığı bir gecede dostlarla menengiç kahvesi keyfi. Mağaranın içine tüneyip uyuyan kuşlar yan tarafta, bir ney sesi, içilen nargilelerin kokusunun sindiği bir an. Halı yastıkları, ahşaptan yapılmış koltuklar ve bir dilim sohbet. Bu kentten giden dostları uğurlamak.. Günleri çekiştirmek, ramazanda gece ile gündüzün yer değiştirdiği bu tarihi şehrin insan dokusuna uzaktan bakmak.. Şehrin yanan ışıklarına kalenin eteğinden bakmak..

Yaşam, insanları ağırlamakla, uğurlamak arasında arta kalan bir süreç gibi. Ne olursa olsun, kaybettiklerin ve kazandıklarınla onun içine kattığın renklerin zenginliği, geride bıraktığın iyi  izlenimlerin bolluğu olmalı. Seni yaşamın heyecanından soyutlayan, içindeki enerjiyi bitirmek için debelenen adreslerden, uzak durmak olmalı. Paylaşmak dostluğu, paylaşmak yaşamı; ondan somut ve soyut kazandıklarını paylaştırmak olmalı. Yaşamdan alıp, güzel değerleri geri ona katmaya çalışmak olmalı. O zaman anlamlıdır işte yaşam..

8 Temmuz 2014 Salı

Şiirli


BİR DÜŞÜN İÇİNDE BİR DÜŞ
alnına konsun bu öpüş!
ve şimdi senden ayrılırken,
itiraf edeyim ki-
günlerimi bir düş
sayarken yanılmıyorsun ;
ama , umut gitmişse uzaklara
bir gece ya da bir gün
bir görüntüde ya da bir şeyde olmaksızın
fark eder mi bu yüzden?
bütün gördüğümüz ve göründüğümüz
yalnızca bir düşün içinde bir düş.
kırılan dalgaların dövdüğü bir kıyının
haykırışları içinde duruyorum:
ve altın kum taneleri tutuyorum avucumda-
ne kadar az! ama nasıl da
süzülüyorlar parmaklarımın arasından derinlere
ben ağlarken- ben ağlarken!
ah tanrım! daha sıkı
tutamaz mıyım onları?
ah tanrım! tekini bile kurtaramaz mıyım acımasız dalgadan?
bir düşün içinde bir düş mü
bütün gördüğümüz ve göründüğümüz?
EDGAR ALLAN POE (19 Ocak 1809 – 7 Ekim 1849)



7 Temmuz 2014 Pazartesi

Eşref Saat - Şevket Rado


"Sizin için günün en iyi saati hangi saattir hiç düşündünüz mü? Şair tabiatlı olanlar akşam saatlerini severler. Güneşin batışı insana tuhaf bir hüzün verir. ..Yemek düşkünleri de öğle saatleri­ni… Yaş ilerledikçe insanlar sabah saatlerini sever olurlar…Sizin için en iyi saat hangisidir? Buradan bir şey söyleyemem ama bana sorarsanız, saatlerin en iyisi…..şu ne zaman geldiği pek de bilin­meyen, adına “Eşref Saat” dediğimiz saattir. Eşref saat gündelik hayatımızda işlerimizin en iyi gittiği, kararlarımızın en isabetli olduğu, hükümlerimizde asla yanılmadığımız saattir….."

Eşref Saat, Şevket Rado'nun İstanbul radyosundaki radyo sohbetlerini okumaya elverişli hale dönüştürerek sunduğu bir kitap. Yazar bu kitabı önsözünde, insanların manevi dünyasında olumlu bir kalkınmaya yardım etmesi ümidiyle yazdığını belirtmiştir. 

Kitabın başlangıcında eşref saat kavramını, yazar çeşitli örneklerle anlatır. Bunun yanında salt insanların yaşamında böyle bir saatin olmadığını milletlerin de yaşamında böyle bir saatin olduğunu vurgular. Bu saatin farkında olmak için sabretmeli, çalışmalı, tecrübelerden ve geçen zamandan çıkarımlar yapmalıdır insan.

Kitap; yaşama zevki, güler yüz, iyimserlik, kötümserlik, ebeveynlerin beklentileri, ihtiyarlık, gençlik, hayaller üzerine yazılmış konulardan oluşmaktadır. Yazar, yer yer kısa anektodlarla, yer yer tarihten örneklerle, kıssadan hisselerle bu konuları zenginleştirmiştir.  Hayata ve insana dair bu gerçekleri, çok sade ve içten bir dille aktarmıştır.


6 Temmuz 2014 Pazar

İntihar etmiş bir taşra berberinin şiir kitabı ve önsözü - Polat Onat

güneş
ısıt kaldırımları, vitrinleri, çimenleri
gökyüzüne bakınca gündüz hep oradasın
güneşsin üzmezsin karıncaları var ol
gezegenlerle çevrilisin ne mutlu sana
canın sıkılmaz dönüyorsun kendince
uzay gizemli gözüküyor rahat mısın?
hararetin müthiş olmalı tahminimce
bahse girerim karanlık nedir bilmezsin
o benim hayatım
                             Adem Yoksun

Şiirleri ile tanınan Polat Onat, uğradığı bir sahafta Adem Yoksun adlı bir taşra berberine ait şiir dosyasına rastlamıştır. Bu dosyanın içeriğindeki birbirinden ilginç tespitleri fark edince bu dosyayı yayın evine gönderir.

Kitapta Adem Yoksun'un genelde insanlara, özelde edebiyat çevrelerine karşı yeri geldiğinde içtenlik ve sevecenlik; yeri geldiğinde eleştiri ve öfke dolu duygularını paylaştığı bölümlere bunların yanı sıra orijinal poetik tespitlere yer verilmiştir.

Şair, şiirlerini bir önsöz ile beraber aktarırken, edebiyat çevrelerinde yaşanan ayrımcılığa karşı tepkilerini de yansıtmıştır. Hiç arkadaşı olmayan, az konuşan ve küçük bir kasabada berbercilik yapan Adem Yoksun şiir üzerine çok kafa yormuştur. Yazdığı, yazmaya çalıştığı şiirler için gecelerce uykusuz kalmıştır. Sanat ve edebiyat dergilerinden koca bir arşiv oluşturmuştur. Şiirlerini defalarca dergilere göndermiş ancak hiç bir yanıt almamıştır. Ama yazmaya devam etmiştir. O, şiirin hayatın içinden koparılması gerektiğini dile getiren, bir çok tekniği şiirinde kullanmaya çalışan, şiir konusunda meraklı insanlar için Genç Şairler Akademisi'nin kurulmasını isteyen, bu anlamda şiir adına büyük düşler kuran bir şairdir. Ne yazık ki, kitabı yayınlanmadan yaşamına son vermiştir.

Kitap şiirlerle harmanlanmış monolog tarzı bir hikayeyi andırıyor. Sanki biraz şiir, biraz hatıra, biraz mektup, biraz eleştiri, biraz hayal..

Polat Onat'n blogu için buraya 
Adem Yoksun'un hayatı için buraya tıklayabilirsin.

2 Temmuz 2014 Çarşamba

F. Kafka - Dönüşüm


Franz Kafka'nın meşhur eserlerinden Dönüşüm'ü daha önce pdf halinde okumuştum. Bu sefer kitap halinde kısa bir sürede okudum. Zaten ince bir kitap. Okuduğum kitabın yayınları İş Bankası olunca ona uygun görsel bulmaya çalıştım. Görseldeki gibi kalın bir öykü kitabı değil.

"Gregor Samsa, bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında kendini dev bir böceğe dönüşmüş olarak bulur. İlk başta gördüklerinin gerçek olduğunu inanmak istemez ancak yatağından kalkmak isteyince buna inanmak zorunda kalır. O artık dev bir böcektir. Her sabah işe gitmek için bindiği tren saat altıda hareket etmektedir; bu yüzden en geç saat beşte uyanmak zorundadır. Ancak saate baktığında saatin hemen hemen yedi olduğunu görür. Kalkmak istemektedir ama artık ona yardımcı olacak kuvvetli bacaklarının yerinde birbirinden bağımsız hareket ediyormuş gibi görünen onlarca bacakçık bulunmaktadır..."

Kumaş pazarlamacısı olan Gregor Samsa'nın uykusundan yukarıda anlatılan şekilde uyanması ile başlayan Dönüşüm üç bölümden oluşmuştur. Birinci bölüm, baş kahraman Gregor Samsa'nın mesleğine, ikinci bölüm ailesine  ve son bölüm ise kendisiyle olan ilişkisine dönük düşüncelerden oluşmuştur. Kitap sade bir dille yazılmıştır. Uyanışın korkutucu ve sancılı olması, sürekli kitapta zamana vurgu yapılması insanın içindeki uyanışa da yaşarken geç kaldığının bir göstergesidir. Samsa, böcek olarak uyanmıştır ama kendini kaybetmemiştir. Burada böcek haline dönüşerek somutlaştırılan yön, aslında Samsa'nın aile, iş çizgisi üzerinde gidip gelen kendi olamayan halidir. Böceğe dönüştükten sonra küçük bir burjuva olan ailesinin ona yaklaşımı, iş yerinden gelen temsilcinin tepkisi, insan ilişkilerinin farklı durumlarda değişkenliğini gösterir. Onun böcek olarak başkalaşması, toplumun oluşturduğu çarkın dişlisi olamaması ve bunun cezasının toplumca dışlanmak olması çoğumuzun yakından tanık olmaya başladığı bir durumdur. 

Bir değişimle insan kalma mücadelesi, insanken farkına varılmayan insani dürtülerin bir başkalaşımdan sonra ortaya çıkması.

1 Temmuz 2014 Salı

Pembe rugan ayakkabılar


O gün, yaz mevsiminin en sıcak günlerinden biriydi. Annemle balkonu yıkadık, kuruladıktan sonra masayı serin bir tarafa çektik. Gülen maymuşlar yapıştırmasının üzerine renkli kumları döktük. Çok eğlenceliydi. Yaptığım bu, renkli kum boyama kağıdını babama hediye ettim, o da çok beğendi. Sonra hazırlandık hep beraber bu şehrin en büyük alış veriş merkezine gittik. Çok kalabalık değildi. Kendime patlak şekerli dondurma aldım. Bir sürü mağazaya girdik, çıktık. Güzel ciciler aldık. Babamla ayakkabıcıya girdik. Bu aralar winksli her şeye ayrı bir ilgim var. Ayakkabılara bakarken yan tarafı winksli, pembe, rugan bir ayakkabı gördüm. Hemen ayağıma uyan numarasını rica ettik görevliden. Denedim, aynadan kendime baktım. Bir kaç adım attım, rahattı ve çok güzeldi. Annem de kendine lacivert bir ayakkabı aldı. Eve doğru yol aldık.

Eve gidene kadar, kendi ayakkabı poşetimi sıkı sıkı tuttum. Annem taşımak istedi ona da vermedim. O kadar mutluydum ki, ayakkabının poşeti hep elimde kalsın istiyordum. Eve geldik, üstümü değiştirdim. Ayakkabıyı kutudan çıkarıp evde dolaştım onunla.

İki gündür sabahları annemin bigudileri ile saçlarımı ponpon yapıyor, bileziklerimi takıyor evde ayakkabılarımla geziyorum. Nazan Öncel'in hadi o zaman  şarkısını açıp dans ediyorum. İstiyorum ki, annem de yeni aldığı ayakkabılarıyla evde benimle beraber dolaşsın ve küçük mutlulukların içinde kaybolsun benim gibi. Ve çabucak bayram gelsin..

Adını yazmışım daha da yazabilirim
Doldurabilirim yaprak yaprak...

Zaman Geriye Dönmez


Zaman Geriye Dönmez, farklı başlıklarla adlandırılmış on bölümden oluşmuştur. Kitabın ana karakteri Mişon, akordeon çalan, resim yapan, çok lezzetli mezeler ve yemekler hazırlayan doksan yaşında bir sanatçıdır. Romanın anlatıcısı, Mişon'u bir televizyon programında görür. Konuşmasından ve o yaşta nadir görülecek heyecanından etkilenir. Bir sergi açılışında anlatıcı Mişon'la karşılaşır ve onunla arkadaş olur. Böylelikle onun yaşamına yakından tanık olur.

Romanın bazı kısımlarını Mişon'un ağzından, çoğu kısmını da bu, adı belirtilmeyen anlatıcının ağzından okuyoruz. Mişon'un babası gönlünü Giritli bir güzele kaptırınca evi terk eder ve kendisini büyüten şiddet yanlısı üvey babasının olumsuz yaklaşımı ile büyür. Çocukluğunda göremediği sevgi ve fazlasıyla hissettiği şiddet, hayatının sonraki bölümlerinde de kendini su yüzeyine çıkaracaktır. Yaşanmışlıkların galerisinde dolaşırken yeni bir ben'le hayata dokunmaya çalışsak da, ne kadar anıların etkilerini siler gibi bir yaklaşım oluşturmaya çalışsak da, onların izlerinden kaçmak mümkün olmuyor. Zaman geriye dönmüyor ancak ileriye ise, geride yaşananlardan yol alarak ulaşıyor. Bir dostluk, bir paylaşım, bir aşk ve yaşadıkça farklılaşan ilişkiler hiç beklenmedik bir anda bambaşka bir yaşam kıyısına bırakıyor insanı.

Geçkin yaşına rağmen kadınların ilgi odağı, yaptığı her işi heyecanla ve mutlulukla yapmaya çalışan Mişon'un mabedinde tutku, sevgi, nefret,suç ve aşka dair gerçekler.. Asmalı Mecid'in Annası, Abanoz'un Afrosu,
Şirvan, Nevin, Türkan ve diğerleri, Mişon'un kimselere benzemeyen hayatını süsleyen kilometre taşları..